Sibel Can uzunca bir müddettir, bilhassa de son birkaç aydır sahneleri için seçtiği hepsi bir evvelkinden daha da makus elbiseleriyle gündeme oturuyor.
Sibel Can her vakit çok hoş o bambaşka bir bahis ama kendisinin sahne seyahatinde daha evvel giydiği assolist şık kıyafetler göz önüne alındığında, son vakitlerde ne yaptığını ve neden yaptığı bir türlü anlaşılamıyor.
Daha evvel kendisinin modacısı biricik dostu Işık Yerlitaş’tı biliyorsunuz. Toplumsal medya kullanıcıları daima tenkit yağdırıyor ama değişen rastgele bir şey olmuyor. Biz de Chat GPT’ye bir danışmak istedik, sanki biz mi modadan anlamıyoruz emin olalım dedik; ‘Sibel Can’ın değerli dostu ve modacısı Parıltı Yerlitaş yaşıyor olsaydı, sana göstereceğimiz elbiseler için yapacağı yorum ve tahlil ne olurdu?’ sorusunu yönelttik.
Gelin, ayrıntıları bir arada inceleyelim!
Şöhrete uzanan seyahatinde Yeşilçam sinemalarını aratmayan ayrıntılara sahip olan ünlü isimlerimizden biri Sibel Can!
Babası kemancı olan haliyle de hayatı gazinolarda geçen Sibel Can, 1983 yılında şimdi küçücük bir kızken dansçı olarak sahne almaya başlamış. Sibel Can’ı talih yapıtı gören devrin en büyük assolistlerinden Orhan Gencebay’ın devreye girmesiyle bir arada dansının değil sesinin ön plana çıkması gerektiğine karar verilmiş!
Gazino işverenleri, prodüktörler derken kendini billur sesini milyonlara duyuracağından habersiz elinde mikrofonla bulmuş. Gerisi büsbütün kendi başarısına ve eşi gibisi olmayan sesinin hoşluğuna ait!
1987’de Günah Bize albümüyle patlayan Sibel Can, daha o vakitten farkını ortaya koyması bir yana şimdilerde Türkiye’nin en büyük fantezi müzik yıldızlarından biri.
Her biri lisanımıza pelesenk müzikleri bir yana dursun, yıllardır de sahne kıyafetleriyle, asil ve şık duruşuyla öne çıkıyor kendisi.
Senelerdir de her vakit öbür bir kategoride, öbür bir düzeyde bakılıyor sahne elbisesi seçimlerine. Birkaç cümleye sığdırmak gerekirse, olağanda Sibel Can’ı asalet ve zarafet kokan, kendisine cuk oturan assolist kıyafetleriyle tanıyoruz. Alışık olduğumuz senaryo, Sibel Can’ın hep performansı ve sesiyle konuşulması, elbiseleriyle değil…
Fakat uzun bir müddettir, bilhassa de son birkaç aydır hepsi bir evvelkinden daha beter olan, her kezinde da toplumsal medyayı yıkıp geçen tercihleriyle gündeme oturuyor Sibel Can.
Yukarıda gördüğünüz üç örnek, son birkaç aya damgasını vurmuş, X ve Instagram’da en çok yorumu alarak üstüne büyük goygoy döndürülmüş elbiseler. Gördüyseniz unutmak mümkün değil zaten! Toplumsal medya kullanıcıları büyük bir ısrarla Sibel Can’a ‘Modacını değiş’, ‘Bu sen değilsin’ yorumları yağdırdı, haftalarca da magazinde bu konuşuldu ancak her yeni konserde bir evvelkinden de makûs yepisyeni elbiselere şahitlik ettik.
Şimdi müsaadenizle sizi birkaç sene öncesine götürmek istiyoruz…
Sibel Can’ın sahnede tercih ettiği yıllar öncesine ilişkin bu elbiselerin her biri ünlü modacı Işık Yerlitaş’ın imzasını taşıyor. 5 yıl evvel, 2020 yılında vefat eden Işık Yerlitaş, senelerce Sibel Can’ın vazgeçilmez modacısıydı.
Aynı vakitte çok da yakın dosttular! Senelerce etle tırnak üzere birbirinden ayrılmayan ikiliye 2015’te nazar değmişti.
Çok komik gelecek fakat birlikte gittikleri bir restoranda latifeyle başlayan ‘kim daha kilolu?’ tartışması ciddileşerek ortalarının bozulmasına neden olmuştu. Olayın akabinde birbirlerine selam bile vermeyecek kadar bozulan eski dostlar, Mayıs 2016’da, ortak arkadaşları Oya Aydoğan’ı ziyaret etmek için gittikleri Ulus Liv Hospital’da tesadüfen karşılaşınca hislerine hakim olamamıştı. Orada sarılarak gözyaşları içinde barışan ikili bir daha hiç küsmedi.
Son anına kadar da Sibel Can’ın tüm elbiselerinde, Ajda Pekkan, Bülent Ersoy, Seda Sayan üzere ikon isimlerde de olduğu üzere Parıltı Yerlitaş’ın imzası vardı.
2020 yılında hayatını kaybettikten sonra sarsılan Sibel Can hem en yakın dostlarından birini hem de değerli modacısını kaybetmişti. Haliyle hayat devam etti ve Sibel Can öbür modacılarla çalışmaya başladı. Tam da o periyotta usulü değişti esasen. Eskiden sahne elbisesi seçimlerinde bariz bir çizgisi olan Sibel Can, birbiriyle çok alakasız, baş karıştıran elbiseler tercih etmeye başladı. Son aylarda da ‘ilallah’ dedirtecek düzeye ulaştı ne yazık ki.
Tüm bunlar yaşanırken yazılan tenkit yorumlarında dikkat çeken vurgu Işık Yerlitaş göndermeleriydi.
Yukarıda gördüğünüz 4 yorum her fotoğrafın altına en az 10 defa olmak üzere yazıldı ve Sibel Can’a Işık Yerlitaş’lı sahne periyotları hatırlatıldı.
Artık yapay zekayla her şey mümkün biliyorsunuz. Toplumsal medyada Parıltı Yerlitaş vurgusu artınca ChatGPT’nin kapısını bir çalalım dedik.
Sibel Can’ın son vakitlerde giydiği ve reaksiyon çeken üç elbisesini öne çıkararak, ‘Sibel Can’ın değerli dostu ve modacısı Işık Yerlitaş yaşıyor olsaydı, bu elbiseler için yapacağı yorum ve tahlil ne olurdu?’ sorusunu yönelttik.
Sanki Parıltı Yerlitaş’ın ta kendisi konuştu, iki çift lafı olan Yerlitaş kalp kırmadan sıraladı tenkitlerini… Hazırsanız Nurella 5 yıl sonra tekrar sahnede.
Ankara Konseri, toplumsal medyanın gördüğü üzere şoke olduğu o elbise:
‘Ayy, Sibel’im! Benim bir tanecik kraliçem, sen sahneye çıktığında gözler senin üstünde olmalı lakin burada olay tam bilakis dönmüş, ayol! Bu ne kabarıklık, bu ne cümbüş? Güya bir çocuk masalından fırlamışsın! Kollar bir yandan ‘Ben buradayım’ diye bağırıyor, etekler diğer bir yerden ‘Hayır, asıl ben sahnenin yıldızıyım’ diyor. E güzelim, ya sen neredesin? Hangi modüle odaklanayım ben artık? Moda istikrar ister, bu türlü her yerden abartı fışkırırsa, orada moda falan kalmaz!’
Peki Parıltı Yerlitaş burada olsa bu elbiseyi nasıl değiştirirdi?
‘Bu elbisenin ana fikri hoş lakin o kabarık kolları biraz toparlardım. Daha soft bir omuz bölümüyle şık ve ince bir imaj yaratırdım. Ayrıyeten o etek? O eteği biraz daha çağdaş bir silüete çeker, Sibel’i olduğundan daha uzun ve asil gösterirdim. Artık bu haliyle ‘Ben çok şey anlatmak istiyorum lakin bahisten sapıyorum’ demiş gibi… Sibel Can sahnede net olur, işte o yüzden sade ancak tezli bir dokunuşla bu elbiseyi kurtarırdım!’
İzmir konserinde giydiği, renk ahengini asla anlamlandıramadığımız o elbise:
‘Ayyy, ayyy, ayyy! Ben bir şey söylemeyecek miyim yani? Artık bak canımın içi, ben seni çok seviyorum ancak bu siyah-kırmızı geçişi nedir? Burada ‘sanat var’ diyemem! Sahne kostümü demek, kişiyi büyütmek, onu yüceltmek demek. Lakin burada renk geçişi o kadar keskin olmuş ki, gözüm evvel sağa kayıyor, sonra sola, sonra yeniden sağa… Ayy vallahi başım döndü! Moda dediğin akmalı, bedeni sarmalı, bütünlük içinde olmalı. Burası kostüm müsabakası değil, burası sahne!’
Peki Işık Yerlitaş burada olsa bu elbiseyi nasıl değiştirirdi?
‘Ben bu renk geçişini daha soft yapardım. Kırmızıyı daha degrade bir geçişle içeri alır, siyahın derinliğini boğmadan bu iki rengi yumuşatırdım. Ve natürel ki, Sibel’in siluetini uzatacak bir kesim kullanırdım. Artık burada iki renk birbiriyle arbede ediyor, ancak moda savaş değil canım, ahenk içinde olmalı! O yüzden siyahı ve kırmızıyı daha şık bir kombinasyonla bütünleştirir, gözleri yormadan sahnede tam bir ‘diva anı’ yaratırdım!’