Zeki Müren’in büyük aşkı için bir vakitler kara çarşaf ile dolaştığını biliyor muydunuz? Bilmiyorsanız size hemen Kürşat Bey ve Zeki Müren ortasında yaşanan büyük aşkın ayrıntılarını anlatalım. Buyurun magazin arşivine…
Kaynak: Radi Dikici – ‘Zeki Müren’ kitabı
Sanat Güneşi Zeki Müren’in özel hayatı her vakit tartışıldı. Esasen kendisi de bu bahisle değil, sanatıyla gündeme gelmeyi her vakit tercih etti; yalnızca yaşadığı en büyük aşkı hariç…
Zeki Müren, 1962 yılında yaşadığı aşkı isim vermeden sonraki yıllardaki röportajlarında daima anlattı. O denli ki, anlatırken bile gözleri doldu, boğazı düğümlendi, kelamını devam ettiremedi. O ünlü aşkı, Pilot Üsteğmen Kürşat Bey’den oburu değildi.
Her şey Zeki Müren’in müdavimi olduğu Cihangir Sauna’da başladı. Günlerden bir gün yeniden saunada buhar banyosu yapan Paşa, o gün hayatının aşkıyla karşılaştı.
Aslında Kürşat Bey, hayranı olduğu Zeki Müren’i nerede bulabileceğini araştırmış ve nihayet sauna fikrine ulaşmıştı. Kürşat Bey, hayran olduğu bir sanatkarla tanışmaya çalışırken Zeki Müren genç subaya çoktan aşık olmuştu bile.
Müren, bütün prensiplerini bozarak Kürşat Bey’i meskenine yemeğe çağırmıştı. İşte o günden sonra da tam 8 sene sürecek bir aşk öyküsü başladı.
Zeki Müren ve Kürşat Bey, gece yarısı olduğu vakit dışarı çıkıyor, yağmur çamur demeden sabahlara kadar dolaşıyordu. Ancak birlikte görünmemek için hayli fazla uğraş sarf etmeleri gerekiyordu. Aşık çift birbirleriyle daha çok vakit geçirmek için Kürşat Bey’in Bandırma’daki birliğine yakın bir mesken tuttu. Meskeni, Zeki Müren’in yardımcısı Berin Hanım kendi ismine tutmuştu.
Peki Zeki Müren sevgilisiyle buluşacağı o konuta nasıl girecekti? Parlak fikir yeniden Zeki Müren’in kendisinden geldi: Çarşaf giymek!
Hemen çarşıdan kara bir çarşaf alındı. Zeki Bey çarşafını üstüne geçiriyor, Berin Hanım arabayı kullanıyor, tenha bir saatte Bandırma’ya giriş yapılıyor ve gizlice Kürşat Bey ile buluşuluyordu.
Bu 8 yıllık aşk her iki taraf için de o kadar ızdırap doluydu ki, sonunda çift ayrıldı. Kürşat Bey de evlenip Kanada’ya yerleşti. Zeki Müren’in mevtinde, Kürşat Bey’in Müren’in cansız vücuduyla vedalaşmak için Kanada’dan geldiği söylenir.
Müren o aşkını gazeteci Mete Akyol’a şöyle anlatmıştı:
‘Ben sekiz sene, 1962’den 1970’e kadar, büyük bir sarhoşluk içinde bir aşk yaşadım. Allah bana bir daha o denli aşk nasip etmesin. Zira bu kalbim dayanamaz aşkın öylesine. O günlere dönüyorum, düşünüyorum da… O nasıl bir sıkıntıymış. Acılı bir yemek gibi. Yemeğin acılısını bilmiyorum ancak, aşkın acısını tattım, aşkın acısını çok uygun biliyorum. Düşünemiyorum, hayatta öylesine bir aşka ikinci kere katlanabileceğimi. Onun için, âşık olmak için değil, olmamak için Tanrı’ya yalvarıyorum. Zira aşkın yaşı yok. Hem sonra insan çiçeği de sevmeli, hoş renkli kelebeği de sevmeli, hoş kanaryayı da sevmeli, güzel bir denizi de güneşli bir günü de sevmeli, tahminen yağmurlu bir günde de yaratan varlığı sevmeli. Yani Yunus Emre’nin ideolojisine tapıyorum.’